Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Barış Pınarı Harekatı devam ederken İzmir Barosu dün açıklama yapmış ve savaşa son verilmesi çağrısında bulunmuştu. İzmir Barosu'nun bu açıklamasının ardından Ak Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli tepki gösterdi.
İzmir Barosu'nun yönetiminin İzmirli avukatları temsil etmediğini söyleyen Kerem Ali Sürekli, sosyal medyada şunları yazdı:
"İzmir Barosu ne yazık ki tarihe gerçeklikten uzak ve öngörüsüz bir not düşmüş; Bugün, ülkemizin huzuru ve barış ortamı için Suriye’nin kuzeyinde verdiğimiz haklı mücadelenin, terörle mücadelenin” durdurulmasını istemiş! Oysa; tam da onların dediği gibi TSK büyük bir özveri ile “ eşit, özgür ve demokratik’’ bir hayatın tesisi için orada! Mehmetçiğimiz; bu uğurda canını hiçe sayarak bir destan yazıyor. Biz, bize ait olmayanın peşinde değiliz. Canımızdan can koparan, vatanımızı ve bayrağımızı tehdit eden kanlı bir koridoru temizlemenin, katillere ve bölücülere haddini bildirmenin hedefindeyiz. İzmir Barosu'nun bu talihsiz açıklamasını kınıyorum. Zorunlu ve kaçınılmaz bu tarihi eşikte; bize düşen, sağduyulu olmak, bu haklı mücadeleye destek vermek ve dua etmektir. Allah, ordumuzun yar ve yardımcısı olsun."
İZAV DA TEPKİLİ
İzmir Avukatları Derneği İZAV da yaptığı açıklama ile İzmir Barosu'na tepki gösterdi. Yapılan açıklamada İzmir Barosu'nun "terör örgütü ile mücadele" ifadesinin kullanılmadığı ifade edilirken barodan yapılan açıklamanın kabul edilmediği dile getirildi. Açıklamada İzmir Barosu'nun İzmir avukatlarını temsil etmediği öne sürüldü.
İşte İZAV tarafından İzmir Barosu’na verilen tepki:
Barış Pınarı Harekatı, adından da anlaşılabileceği gibi güneydoğu sınırımızda YPG-PYD-PKK terör örgütlerinin kontrolündeki bölgelerden ülkemize yönelik büyük tehdidin, tüm diplomatik çabalara rağmen engellenmemesi nedeniyle başlatılmıştır. Nitekim Şanlıurfa ve Mardin'e atılan havan ve roketatar mermileri, biri 9 aylık bebek olan 7 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. Bebek katili örgütün yarattığı tehdidin yok sayılamayacağı; ateşin kesilmesi ve barışın sağlanması için Barış Pınarı operasyonunun önemi bir kez daha anlaşılmıştır. Operasyonun her adımında gösterilen özen, Türkiye Cumhuriyeti'nin haklı mücadelesi ortada iken 4 şehidimizin kanı halen kurumamışken İzmir Barosu Başkanlığı tarafından "terör örgütü ile mücadele" ifadesi bir kez anılmadan, terörle mücadele edildiği yok sayılarak YAPILAN AÇIKLAMAYI KABUL ETMİYORUZ!
Bir hukuk kurumu olarak İzmir Barosu’ndan beklenen, vatandaşlarımızın ölümüne sebep olan saldırı sonucu, yapılan sınır ötesi operasyonunun Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 51. maddesi kapsamında bir meşru müdafa hakkı olduğu konusunda hukuki tespiti yapmanızdır. Bu bir savaş değildir, savaşın tanımı ve hukuki niteliği farklıdır. Bu şekilde yapılan açıklamalarınız operasyonun hedefine zarar verdiği gibi, karşı argüman olarak ülkemiz aleyhine uluslararası alanda kullanılacaktır. Üstelik bu yanlış terimleri güvercin, zeytin dalı ile süsleyip, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün sözü ile masumlaştırıp ve gerçek hedefin çarpıtılması da sadece manipülasyondur.
Mutlaka Mustafa Kemal ATATÜRK’ten feyz alacaksanız, aklınıza onun hasta yatağından kalkarak her karış toprağı koruma refleksini ortaya koyduğu Hatay, şanlı kurtuluşun ruhunu her sokağına taşıdığı İzmir mücadelesi gelmelidir. Siz mücadele ruhunu her sokağında taşıyan İzmir’in, ruhunu taşıyamıyorsunuz. SİZ İZMİR AVUKATLARINI TEMSİL ETMİYOR (!), gerçekleri yok sayan söyleminizle gerçek Barış'a zarar veriyorsunuz.’’